Cumartesi, Haziran 10, 2006

PC Unplugged

>>>>Her yolun bir bitimi, her aşkın, tutkunun bir sonu olmalı..tıpki yasaminda oldugu gibi.. Her bitimin ardindansa erosun kanatlariyle şişirmeli yelkenleri, hayat gemisi yeni limanlara seyrederken.. Her guzel dusun bir sonu olmalı, yeniden, yenisiyle devinmeli, donenmeli heyecanla..hani bir koza ve kelebek vardı ya!..Kısa ve rengarenkti hersey.. hep rengarenk olması icin bununda sonlanabilecegine inanmali insan..

Topkapi Palace Entrance © TOA

>>>>Bu evdeki son yazımı, toplamasını en sona biraktigim bilgisayarimdan yaziyorum..her yer darmadaginik.. bu alisik olmadigim durum ne kadar beni rahatsiz etse de; degisim icin katlanilmasi gereken kucuk bir bedel yalnızca.....Sonraaa uzun sureli bir yolculuga yelken acma niyetindeyim(iki hafta: ama ne uzun:)) .. Fisimi cekiyorum.. Sevgi ile kalın

Pazartesi, Haziran 05, 2006

Bowling

>>>>Gecenlerde isteyken bir mesaj geldi birden..."Aksama bowling oynamaya gidiyoruz gelmek ister misin?"...... Haydaa!...Ama ben hayatimda hic bowling oynamadim ki!.. tam bana gore; hic dusunmedim.. "tamam geliyorum" diye cevapladim...Akşam oldu son model Mercedes i ile arkadasim beni iş cikisi aldi.. Istikametimiz Etiler... Sanki gecikmisiz gibi son surat TEM de yol aliyoruz... Sehrin uzaklarindan merkeze her gelisimde biraz heyacanlanirim.. yeni bir kesif yapar, yeni bir seyehat eder gibi olurum.. Sozum ona Etiler benim bildigim yer.. Bu gectigimiz yolarda neyin nesi?.. Etileri ilk defa goruyor gibiyim.. Gecenin kör karanliginda tenis kortlari, yuzme havuzlari ve eglence yerlerinin oldugu bir tesisteyim.. Her yer yemyesil.. Sanki bir parktayim.. Gri bir porche un arkasindaki Kırmızı Masseratiyi gectikten sonra cumbalarin altindaki halifleksin uzerinde, hollywood yıldızlari edasiyla yuruyerek bir bowling salonuna giriyorum... Beklemedigim bu gosteriş beni biraz sasirtiyor.. Hayir bu şaşaya özenmiyorum... Algim acik neler oluyor buralarda, merak içindeyim.. Bu; izlemek icin bana sunulmus bir sans.. 30 kisilik bir 30 yas grubu karsiliyor bizi.. Herkesler taniyor bizim Ahmet' i... Ogreniyorum ki bu bir Win-surf'culer mail grubu toplantisi... istanbulun en buyuk BOWLING salonlarindan biri oldugunu da orda ogreniyorum... Akabinde bu sicak insanlar teker teker gelip bizim yanimiza "arkadasin kim ahmet" diye sormaya basliyorlar... Utangac ve cekingenim.. Bilmedigim bir yerde merak icindeyim.. Isimi ve ozelliklerimi gizliyorum.. Bilinmek icin degil, bilmek icin burdayim.. Yusyuvarlak cevaplar icerisindeyim.. "Durun bakalim buraya ben sizi izlemeye geldim" diyorum icimden.... Turnuva yapilacakmis.. Elbette bende katildim.. Gruplar belirlendi.. Masalardaki yerimizi aldik. Oyun hakkindaki son kurallari arkadasimdan ogreniyorum.. Ahmet tam o sırada hayret ve buyuk bir mutlulukla yan masaya bakmami soyluyor... bakıyorum.. dikkat cekici bir sey olmadigini soyledigimde, buyuk bir kirginlik icinde adeta donarak "gormedin mi?" diyor.. "neyi?, kimi?".. Siyahlar icinde ince uzun bir kız; adi Buket Saygi imiş... Dunyadan ne kadar bi haber oldugum hakkinda son telkinleri yarim kulakla dinlerken, bir yandan da atis yapanlari inceliyorum... ben bu isi yaparim.. Zor birsey degil gibi... Dort kisilik grubumuzda ikiye ikiyiz.. cinsiyetlerde bile dengedeyiz.. sira bana geldiginde en agir topu aliyorum..Var gucumle salliyorum... Salliyorum hayati sanki... bu bir spor degil, desarj olma yontemi gibi... Devirmek ve degistirmek adina bir icgudu.. Ben dogustan bu oyunu oynayabilecek bir enerji ile doğmusum.. işte strike!...ilk atisimda..herkes benim dalga gectigimi dusunuyor..."yok sen kesinlikle daha once oynamissin" gibisinden ithamlar, suclamalar...

Eskişehir, 2001, © TOA

>>>>Sahte bir pozitivizim var ortamda... her atistan sonra butun gruplar cigriniyor.. heyooo...obaaa... (mesela yani..) eller havada ve "çak-çak-çak" sesleri... Bayan oyuncularimizdan biri kisa ve sevimli.. Tavirlari ile maskot oluveriyor.. Adi Asli... Egleniyor gibi sanki.. gozlerinin icine bakliyorum.. bakisiyoruz... bakislarim, boslugu delip geciyor, kayboluyorum bu kızın ifadesizliginde...samiyetsizlik bataklginda bata cika ilerleyip, otesindeki Bürümüş Hırs Daglarina tırmanıyorum...farkindayiz... Bowling i pek iyi oynamasa da, bu sehvetli bayan cok iyi bir oyuncu... Labutlari devirdikten sonra sahte mutluluk danslarini yapip yanimiza yanasiyor... "hadi guzelim, Çak çak".. deyiveriyor bana bakarak.. Icaben elleri kaldırmak gerek elbet.. Yanımızda ki masa da; bana sonradan tanitilan o mankenin icinde bulundugu mutsuzluk beni bile etkiliyor... Hissediyorum... Oyuna kaptirmis kendini..pür dikkat.. Uzerine cevrilmis o ablak yuzlerden, bakislardan ne kadar da rahatsiz.. "bakin biz ne kadar da mutluyuz" u oynayan bu insanlarin yapayligi içimi bulandirdi.. Zenginligin dertlerine care olamayisini icine sindirememis gibisinden sahte gosterişlere dalmış insanlar... emek verdikleri, omurlerini ugruna harcadiklari, tum bu para kazanma arzularinin sonuclarinin boyle olacagini hic tahmin edememis gibiler.... Kandirilmis bir insanin, yitirilmis bir hayatin gizli huznu var.. Bakışımı gormeleri ve ardindan guzelligine kendilerinin bile inanmadigi espirileri tuketisleri... "bakın bana! ben ne kadar da cok egleniyorum!.." bu dusuncenin, bu fikrin insani olmadigimi bilmek bile yuzume ictenligi ve gercekciligi suphe goturmez bir sukunet yerlestirmeye yetiyor... Gergin ve ustruplu muhfazakar insanlarin yuzlerine takilan kahkahalar..Acaba icki ile gerginliklerini gidermek mi istiyorlar?.. bilmiyorum... Asiriya kacan bir orta yas capkini grubumuzda ki o; sahte, cilveli bayanla kur yapmakta...kızı birden kucaklayiverdi... kiz saskin.. içkili olushuna verildi.. gulundu gecildi.. Ahmet son islerini, kazandigi ihaleleri anlatmakta... Baska bir musavir bayan; zengin bir isadamina muhsebesel oyunlari ve ne kadar cok uygunsuzluk yapildigini anlatiyor... bunlara neden goz yummakta oldugu kısmı biraz uzun olacak... Atis sırasi tekrar bana geldi... Bu oyun hakiketen cok basit... En agir topu aliyorsun.. Labutlarin her birine sevmedigin bir insani yerlestiriyorsun.. Ve var gucunle o en ondeki nemrut, bedbah kisiye topu sallıyorsun... Salliyorsun hayatı.. tekrar mı strike?!.. bu iki etti.. Sonrasinda bir kenara cekildim.. sessizdim... izliyordum.. benim olmamam gereken bu yerden bir an once gitmek istiyordum...

Istanbul, 2005, © TOA

>>>>Kalabalik, yalnizlik ve disinda olmak... Labutlar; her bir atisimizda devrilen,yitirilen dusler gibi.. onlari yıktıgımıza peki neden bu kadar seviniyoruz..?.. onu onemsemeyisimiz, ne kadar onemli oldugumuzu mu gosterecek herkese... Dalga mı gececegiz her an hayallerinden konusanlarla.. Onlari da sallayip devirecek miyiz kocaman yuvarlatilmis fikirlerimizle.. Gizlenecekmiyiz, onemsemedigimiz her bir hayalimizi yıktıgımız strike kahkalarinin ardinda.. Daha ne kadar daha satin alabilecegiz.. daha kaç kadeh var.. Her sey elimizde, elimizin altinda ama.......... Neden olmuyor........... bilemiyorum.. Yalnızca; kalktıgında kendiliginden masanin altina giriveren rahatsiz bir sandaleyenin tepesine tunemis, bowling oynayanlara bakınıyorum.

Cagaloglu; Istanbul, 2001 © TOA