Pazar, Mart 02, 2008

Recep ivedik

>>>>Bu hafta sonu sinemaya gittim.. Recep ivedik i seyrettim.... çok güldüm, oldukça keyifli idi.. Aslında ben pek sinemayı anlatmayı sevmiyorum.. Tiyatro gibi değildir Sinema, her seyreden için farklı olsa da, her seyredildiğinde değişmez bir izlenimdir.. Film de bir şeyi gözledim.. aklıma takıldı.. düşündüm.. insanın anlatabileceği en doğal en iyi konunun kendisi olduğunu düşünürüm hep.. Genelleme yapmayı haddimi aşmak olarak görürüm.. Peki nedir bu Recep Ivedik olmak.. Malkovich olmak kadar da derin bir sorun mu ki değineyim? Yine de anlatmalı bazı izlenimlerimi....
>>>>Seyrettiniz mi bilmiyorum ama Şahan Gökbakar bir ayna tutmuş bazılarımıza... Tavırlarımızı, davranışlarımızı kızsak ta her yönüyle göstermiş.. belki de biraz da abartarak.... Her insan da ki kompleksleri, tavırlarımızdaki sahteliği, iki yüzlülüğü yüzümüze esprili bir dille savurmuş güzelce... G.Antep te sinemaya sevdikleri ile gelen bir çok yağız, Polat Alemdar ın burnundan düşen o insanların bu tiplemeye tepkisini elbette merak ettim.. Bazen olmaz bu kadar da dediğimiz oluyor.. İnkar ederek ne güzel de sıyırıyoruz kendimizi.. Benim en çok dikkatimi çeken elbette filmin içinde bize komik gelen, espri mi gerçek mi dediğimiz o kızgınlık anları.. işte takıldığım konuda bu..
>>>>Dışarıda gergin ve saldırgan insanların varlığını inkar edebilir miyiz hiç?.... Bayan arkadaşlarım da o saatte çıkmasın dışarıya canım diye savunamam ya hep! enteresan görünüşlü o tacizci gençleri..
>>>>Haksız olabilirsin ama fiziksel üstünlüğün varsa ve/veya Psikopat isen her davranış senin için serbesttir.”.... “Güçsüz bir birey isen yaşama hakların kaba kuvvet ile tehdit edilebilir” ve dahi şöyle de denilebilir.. “Recepler aramızda; ama ne suçu vardı onların, eğitim alamamış ki zavallılar.......” ..... Bazılarımız; beyaz pardösü ve uzun kaşkolü ile bar kenarında oturan Kadir abimizi “delikanlı” sözleri ile şereflendirir.... Hele bir de onun yanına gelir ya bir zübbe.. ağzında çikleti... dalgasını geçmeye görsün oracıkta.. Hakkettiği dayağı yer?! Oturur şap diye yerine... Recep’leri bazıları dışladıkça, onları ti ye aldıkça, sanıyor musunuz ki o insanlar kendilerini değiştirmek için çaba harcayacak.... Sanmıyorum.. Belki kendilerini eleştirenleri dışlayarak kutuplaşacak, öz değerlerimiz diye ekleyecekler.. Ekleyecekler geleneklerinin içine havaya sıkılan o kurşunları....... Hayatın zorluklarını bilmeden ekmek elden su gölden hayal alemindeki bizler, hayat hakkında ne biliriz ki!... Hele bir de o Entel Dantel, hani şu çok konuşan sen ne bilirsin ki!... Hayat dışarıda.. Vadi artık puslu.. buyurun dostlar, kurtlar sofrasına!...... "Urfa da Oxford vardı da gitmedik mi?" diyenler; Lüks arabalarına biner gider demeçlerinin sonunda.. Özel Jetlerinin uğursuz çığlıkları ise haber salar amansız kaderin terkettiklerine..... Mütevazi bedenleri şehrin ıssız köşelerinde kıstıran o kader mahkumları.. Fısıldanacak tüm o kulaklara : “neden olamayasın. neyin eksik”... "İnancı besleyen kader, böyle istedi".. "Sen seçmedin ya bu hayatı".. "Her şey önceden belli idi zaten"... "Yapabileceğin bir şey yoktu".. Ardından, avunarak koşacak ivedik, kestirmeden köşe kapmaca oyunlarına... TV de gördün mü bak benim başbakanım diyerek.. Tavrını eleştirenleri kendine yapılan bir saldırı sayarak.....
>>>>Bazı iyilik melekleri ise yardım kampanyaları ile bataklıkta sivrisinek avlıyor hala.. Tamahkar, minnettar, nefret dolu dilencileri yetiştirip yetiştirip.. Ardından otlayan sürülerin arasına salıyor, o puslu ovaya........ Kıro, Despot, Hayvan ya da Ayı her ne isimi kullanırsak kullanalım, nefreti sözcüklerimiz ile artık körüklemeyelim.. Köklü çözümler için uğraşmadan, hiçbir çözüm bulamayacağız... Yoksa Toplumun içinde belki de kendi köşemizde; kaliteli, ürkek ve bir yabancı gibi yaşayacağız... Ayrılacağız....