>>>>Up-uzun bir kuyruğa takılmışım, bugün banka da sıra beklerken.... .. O kadar ki; Bankanın dışına taşmışız.. Nasılsa bekleyeceğim, avareyim, çok vaktim var.. Bakınıyorum öylesine insanlara... O yürüyüş yolundan Leopar desenli frapan kadınlar geçti önce.. Ardından Eşofman altlarının altından çıplak ayak bilekleri gözüken, bağrışan sokak çocukları... Liseli bir grup geldi, oturdular banklara.. Belki de okullarını kırmışlardı.. Mavi üniformalı gençler.. Hareketlerini izliyorum bir yandan.. Takıldım nedense.. Nasılsa kuyruğundayım, takılmışım hayata, vaktim bol.. 16 yaşlarında, kısa boylu, hafif toplu, dalgalı saçlarını toplamış, favorileri yanaklarında; bir kız çocuğu... Karşısına almış, oturtmuş delikanlıları.. bir şeyler anlatmakta, gülüp gülüp çınlayarak.. Üç liseli çocuksa oturdukları yerden pek önemsemelerse de o kızı, gülüp eğleniyorlar işte!.. Kız ise büyük bir heyecanla, neşeyle anlatmakta ısrarlı.. Pek oralı olmadılar.. O sırada; kahverengi ceketi bir omzundan kayık, paspal, ak sakallı bir ayyaş omuz atarak bana, bölüverdi kuyruğumuzu...
>>>>Yerinde duramaz bir şekilde heyecanını gizleyemezken o kız, ayrılma vakti geliverdi herhalde.. Hepsiyle teker teker vedalaşırken; birine yakınlığı dikkatimi çekti.. Farklıydı ona karşı tavrı.. karşılıksız.. Arkasını dönüp bana doğru uzaklaşırken arkadaşlarından, bakışlarımı kaçırmak istedimse de, neşesinin kayboluşunu ve yüzünün asılmasını görmüştüm.. Daha da uzaklaşıp yaklaştıkça bana, gözlerindeki buğulanma daha da belirgin oldu... Köşeyi dönüp caddeyi sonlandırıncaya kadar ağlayacaktı belki.. Liseli bir kızda ki bu ifade bende neden bu etkiyi bıraktı!.. Hissettiklerim karmaşık duygulardı.. Hatırladım; çok sevdiğim ama açılamadığım o kızı.. Anlaşılamamak.. Sevdiğine sevgini aktaramamak.. Çözümsüzlük.. Yakınında ama sana uzak o sevgiliye duyulan özlemi hatırladım..Yesemek Gezisi-1 ; GaziAntep, 2006 © TOA
>>>>Sardunya’lar bir hapishane çiçeğidir derler.. Benim de öğrenciyken evimde küçücük bir sardunyam vardı.. Okulumun hiç bitmeyeceğini düşünür, her başarısız notumdan sonra bezginleşir içime kapanırdım.. İlgisizliğime rağmen, o en umutsuz günlerimde bile Sardunya’m solmadı, beni bırakıp gitmedi.. Direnirdi benim tek umudummuş gibi.. Sardunya’m; tüm zor şartlara rağmen en hassas güzellikleri içinde barındırıyor, ama özünü hiç kaybetmiyor gibi gelirdi bana.. Belki öyle etkileyici kokmaz ve can alıcı değildi güzelliği... Diğerleri gibi büyük vaatlerle de girmemişti hayatıma.. Ama azıcık bir su koyardım, hemen açardı çiçeklerini.. Evet! Sardunya bir hapishane çiçeğidir derler.. Güçlü ama gösterişsiz.. Sahibinin demir parmaklıklı penceresinin kenarında duran sade bir çiçek.. Hayatın soluşuna inat, özlemle dışarı baktığımız o pencerelerin kıyısında köşesinde bir kırmızı renktir bazen de.. Sen bakarken pencerenden, düşlerin içinde bocalarken belki de, belli etmez hüzünlerini, soldurmaz çiçeklerini, sen üzülmeyesin diye.. Hatırlıyorum; azıcık bir su koyardım sadece.. Sardunya'lar o kadar çok ki etrafımızda.. Hatta bazen hiç bilemeyeceğimiz kadar yakınımızda... Sardunyalar; az ama içten bir ilgiyle, bulunmaz güzellikler katabiliyorlar insanın hayatına....Beyoglu; İstanbul, 2006 © TOA