Cumartesi, Temmuz 27, 2013

Başarılı ...

>>>>Bu aralar, acaba, insanları çok mu eleştiriyorum ?... Yoksa, eleştirilecek çok mu şey var etrafımda?.. Gerçekten bilemiyorum... Paranoyak bir sorgulayıcı ve uslanmaz bir muhalif oldum birden bire... Eskisi kadar dışa da vuramıyorum, kırılanları gördükçe... Söylemeye kıyamadığım durumlarda, içimde birikiyor, her tür fikir ... Farklı -oldukça kırılgan- bir noktadan bakıyorum insanlara ve onların davranışlarına ... (bu yaptığın onu nasıl etkiler, ya şöyle düşünürse, ilişkilerinde telafisi olmayan bir yola girersen vs.).... gözlediğim her olayı, deneyimlediğim olayların örgüsü ile örtüştürüyorum sonrasında ... bazı yazılarım, bunların aynı payda da toplamı sanki ... birikimlerimin dışa vurumu, sunumu... Her türlü olayın bende yarattığı etkiler ve hatırlattıkları sürekli bir de ja vu durumu yaratsa da bünyemde ... kendi gelişimim adına, sağlam bir sağlama aslında ...
Galata ya Haliç ten bakarken , İstanbul 2013 (c) TOA


>>>>İşte! bunlardan biri de bu aralar sıkça karşılaştığım "Vaayy! başarılı imiş" cümlesi ... kıyafet kombinasyonu, seçimi: başarılı... yapılan tatlı: başarılı ... bir kadının güzel oluşu: başarılı ... yuvarlak colormatic gözlükler, Şile bezinden salaş t-shirt ün üzerine poşimsi şalı dolayan Tarz: başarılı ... Bisikletle gidilen mesafe ve alınmış paha biçilemez aksesuarlar: başarılı ... Çekilen fotoğraf, söylenen şarkı, çalınmış gitar, çizilmiş tablo;  başarılı ... Başarılı bir toplum ve başarılı bireyleriz ... peki! Neden ? başarı ... 
Haydarpaşa da beklerken... , İstanbul 2013 (c) TOA

>>>>Başarı sözcüğü, bebekliğimden bu yana pompalanmaya başladı, hayatıma ... Altıma çiş yapmayı bırakma süresinden; emeklemeyi bırakıp, ayaklanırken, ilk sözcüklerimi ne kadar süre de konuşmaya başlamamdan, nasılda uslu uslu ağlamadan sessiz kalışıma; hep kıyaslandım ... En eski rakiblerimiz; rekabet duygusunu bize ilk tattıran aslında kardeşlerimizdir...  Bazen Yemeğini tabakta bir şey bırakmadan bitirmek, bazen kapı gibi , bazense tığ gibi olmak: başarı... Öyle bir tılsımlı sözcüktür ki! kapılırız onun verdiği, sanal enerjik ve öforik ruh haline ... Başardık mı farklıyızdır.. Üstünüzdür... (Öyle üstünüzdür ki yönlendiriliriz birilerince farkında olmadan.. hem de bizi en çok sevdiğini düşündüğümüz, bizim en çok sevdiğimiz kişilerce..) Beraber yazı yazmayı, İngilizce konuşmayı, yazmayı öğrenirken, sınavlarda, ebeveynlerin sevgisini kazanırken.. insan her alanda kendini başarılı sayabilir, sanabilir.. ...  -Başarı; sürekli uzandığımız, ulaşmaya çalıştığımız, tılsımlı bir yıldızdır, sonsuz boşlukta ...- 
Haydi Karaköy e , İstanbul 2013 (c) TOA

>>>>İşte bu şekilde başarılı olarak adlandırılan öylesine bir tabirin ardından, sordum kendime.. ilk başarısızlığım neydi? acaba ... -Evet! bir çok başarısızlığım var elbet..-.... Ama ilk ve en vurucu olanı, şüphesiz, Anadolu lisesi sınavlarına hazırlandığım 11 yaşlarımda ki o sınavdır ... kabul etmeliyim ki iyi bir hazırlanma dönemi geçirmedim.. sınavı önemsemedim.. kabaca; asılmadım sınava.. (Diğer tüm sınavlarm gibi.. hiç bir zaman hırslı ve rekabetçi bir insan olmadım.. olmamayı tercih ederim hala..) ... Sınav günü sabahı, okulun bahçesinde; Babam; "oğlum bu sınavı kazanamasan da önemli değil! sen bizim netice de sevdiğimiz oğlumuz olarak kalacaksın dedi".. Sınava hazırlık, babamla ilişkimiz açısından, sert bir süreçti .. Babamın o sözlerine inanmıştım.. Soruları çözmeye başladım.. tıkandığım ilk noktada ise kağıdı boş olarak verip, dışarı çıktım .. sınıftan ilk çıkanlardan biriydim .. şaşkındı.. sertti bakışmalarımız.. Babam kızgınlığını gizlemeye çalışmıştı.. nedenini hiç bir zaman anlayamadı.. kağıdı boş verip çıkmamı yıllarca yüzüme vurdu .. Sınavlarımda ki başarımın ebeveyn ilişkilerim de ne kadar önemli olduğunu ilk o zaman gözledim ... -Başarı, Bedel ve Sevgi... Soysuz ortaklık..-  Kısa bir süre önce söylenen sözler boş ve mesnetsizdi ... Hayatımda deneyimsel öğrenme sürecine belki de ilk o zaman başladım ... Hata yaptım, bedelini ödedim ve öğrendim... İyi ve güzel yaptığım şeylerde bile başarılı olarak anılmak, belki bu yüzden hala beni rahatsız ediyor ... Rekabet için değil, mutlu olup keyif almak için yaptığım her şeyi seviyorum ... Bir uğraşı, iyi yapabilmek için sevmek.. Sevebilmek; yeterli bir Sebep.. Sevgi ile kalın...

Pazartesi, Temmuz 22, 2013

Ne.... Ne de....

Bir kadın, başı göğsümde.. sol yanımda.. yorgun gözlerimin içine baka baka, mükemmel olduğumu söyleyiverdi.... Çok beğendiğini biliyordum.. yine de bu, neydi şimdi..?! en azından biliyordum.. "mükemmel'lik tanrıya mahsustur."çok geçmedi ayrıldık..

Çok etkilenmiştim.. aşıktım.. Bütün gün dolaştık.. bakmaya doyamamıştım.. gün sonu vedalaşmaya yakın, dedi ki, 'güzel bir gündü ama müthiş değildi..!'  çok bozulmuştum.. doğal biri diye tutulmuştum hal bu ki.. Yetmedim.. yettiremedim.. Ayrıldı..

Geçenlerde, fotoğraflarını düzenleyip gönderdim.. özel biriydi.. fotoğrafları için uğraştım ne çok ne de az, özensiz.. cevaben döndü.. '....... sen var ya süpersin!..' belki bu, gelişi güzel yazılmış bir mesaj.. neden beni rahatsız etti bilmiyorum.. gerçeği hiç bilemedim.. sormadım bile.. tek bildiğim ise süper biri olmadığımdı.. abartmıştı ama, NEDEN?...

Dengesine gelinceye kadar, durumum.. salınıyorum, bildiğimi sandıklarımın arasında.. sanı ve yanılgı.. deneyimler; sorgulatıyor insana,  isteğini.. ne.... ne de.... derken ... uzaklaşıyorum, her bir değer yargımdan.. şu an kutuplarında dolandığım bir kürenin,yüzeyinde ki her bir  noktasında eşit uzaklıkta olan o yeri arıyorum sanki.. DENGE.. Korkarım; deneyimlediğim minik dünyamın merkezinde kendimi konumlandığımda,  bulabileceğim tek gerçek; YOKLUK!

Cuma, Temmuz 05, 2013

Etik bir dostluk

>>>>Yaşadıklarım paylaştıklarım.. yalnızlık bir seçim midir yoksa.. yoksa; bir aforoz hali midir..

Oltamın ucu İstanbul, 2013 (c) TOA


>>>>Belki de gerçekten ekstra bir güç ile verilen dayanıklılık testidir, İstanbul' umda yaşamak.. Neden ve niçinlerin benliğimi, ruhumu yeterince doyurması şartıyla; Bu şehr-i ve mücadeleyi severim..   Bu aralar, gayri resmi bir soğuk savaş yaşanıyor, ilişkilerimde.. Arsızların ağızlarına sokulmuş lokmalar,   fesat kahkahalarda, bir kurabiye canavarı timsali, püskürtülüyor üzerime.. Alaycı insanların, samimiyetsiz kahkahaları.. Her şeye gebe tavırlar,  yakınlaşmak adına, ters orantılı bir denklem oluşturmuş, iletişimlerimde.. Her şeye rağmen; her seferinde yeni baştan deniyorum.. bıkmadan usanmadan.. Ve sonra sonuçlara katlanıp, susup, uzaklaşıyorum.. "Ey! Etik ve akıl, nerede birliktesin?" diye  de düşünmeden edemiyorum..