Pazar, Mayıs 27, 2007

Kristal insan

>>>>Gümüş balığı gölün sığ kıyılarında yüzer ışıldayarak.. Lezzetsiz ve tutulması kolay bir balıktır.. Çocukken gölün kenarında, içine uzanan o iskelenin ucunda saatlerce dikilerek kilolarca balık tutardık.. Lezzetsiz ve yenilmez o balıklar, bir ekmek kırıntısına bile aldanır pek bir nazlı geliverirdi suyun dışına.. Dolu torbalarımız ve hiç yiyemeyeceğimiz o balıklarla evlerimize neşe ile dönerdik.. Başarılı sayardık kendimizi torbalarımızın şişkinliğine bakıp bakıp övünerek.. Mutlu kılmak için egomuzu, birçok can a kıyan o çocuklardan biri olmak.. geçmişten hiç ders almayarak yolumuza, hayatımıza devam etmek..

Eğer-ci Dede ; GaziAntep, 2007 © TOA

>>>>Kristaldendir bazı insanlar.. Gümüş gövdelerini bize sakin sığ sularında göstererek hayatın güzelliklerini bizimle paylaşırlar.. Uzanıp dokunmak isterken ürkerek kaçışırlar.. Sahip olmak isteği sarar tüm bedenimizi.. Ne kadar kudretli olduğumuzu içimizdeki çılgın a ispatlayama sakta.. Sahip olabiliriz en azından bir süreliğine.. Avuçlarımızın içinde o anlık.. Olunmaz, bilinemez tavırlarla bile kırılıp çizilebilirlerken.. Saçaklarından süzülen damlaların arasından, kapatıldığı o evin içinden çıkarken bile, bilebilir miyiz ki titreyip solabilir.. Gözlerinin pınarlarından süzülen yudum yudum duygular.. Paylaşılan kederler.. Kırılganlıklar.... Kırılacağını, kendinden uzaklaştığını hissettiğimizde, eski ışıltısını bulması için özgür bıraktığımız o anlar.. Uzaklaşıyor ve gidiyorlar işte.. Geç mi kaldık acaba diyoruz arkamıza merakla dönüp dönüp bakarak.. Geçmişinden ders alamamış biriyiz belki.. Gereksiz şişkin torbalar hep var.. Sahil boyunca yürürken çıplak ayaklarımızı ıslatan dalgalara kapılıp; o günlerime, hayalimde ki çocukluğuma yolculuk yaparken bile hala aklımda gereklilikler ve “Acaba”lar..

Almanpınarı korucusu ; GaziAntep, 2007 © TOA

>>>>Kristaldir ruhları bazı insanların.. Yaklaşamayız artık... Kristaldir evet.. Yılların inceden inceye, dokunulmamış o ruhun derinliklerini şekillendirdiği.. Sadece oralarda bir yerde olduğunu bilerek, uzaklardan buğulu gözlerle görebildiğimiz ve özlediğimiz.....

Pazar, Mayıs 20, 2007

Güven

>>>>Bugün aklıma; bir psikologun e-mail adresime yazdığı yazı geldi. Yazılanlar kafama kazınmıştı.. “Anne tavırları ve gösterge davranışları çocuk gelişiminde sevgi ve şefkat duygusunun gelişmesine ön ayak olur. Baba ise; Güven duygusu, mantıklı yaklaşım ve duygusal tepkimenin denge noktasına getiren o kimliği sembolize eder. Koruyucu kollayıcı rolünün idol ü bir nevi Baba dır.. Peki babalarımız ne kadar iletişim kurabiliyor çocukları ile.. Babalar her istediğini aldım daha ne istiyorsun tavrı ile yaklaşıyor çocuklarına....” Ebeveynlerimizden aldığımız feyiz; insanlara yaklaşımlarımızda belli olurmuş.. Güven duygusu gelişmemiş insanların, babaları ile iletişimlerini yeniden gözden geçirmesini salık veriyor o psikolog.. Yoğun olarak geçirdiğim iç denetimlerin sonrasında arkadaşlarım ile konuşurken; ortak bir konu üzerine odaklandım: Sorgulayanlar ve insan a duyulan GÜVEN...

Birecikte Uçurt-mam; GaziAntep, 2007 © TOA

>>>>Güvensizliğimiz...Güvensizliğimizden, sorgucu tavırlarımızdan hayıflanan çalışanlar.. denetçilerin konuya ve insanlara yaklaşımına dem vuran çevremdeki insanlar.. Güven inşa etmeye çalışmak ve yıkmak.. Ne kadar kolay yıkmak değil mi? Sadece iş yaşantımızda da değil.. örneğin sevgililerimiz ile ilişkilerimizde.. Tedbiri elden bırakmayan kontrollü yaklaşımların insanları olmaya çalışmak her seferinde biraz daha kendinden uzaklaşarak.. Eğitimden dem vuran büyüklerimiz; acaba neden en temel ve en dinamik eğitim merkezinin aile olduğunu bilmezden geliveriyor.. Konuyu fazlaca saptırmadan ve dallanıp budaklandırmadan aileler öncelikle neleri öğretebilseydi onu anlatabilsem keşke?!... Maddi olan değerlerin insan hırsları ve kibirlerinin birer imge si olduğunu öğretebilse.. Başarılı duruşlar ile mevcut kimliklerimize atadığımız o sıfatlardan hayatta daha önemli değerler olduğunu öğretebilse.. Gerektiği zaman, ucunda kaybetmek dahi olsa, onurlu bir tavırla doğru bildiklerimiz uğruna kibirlenmeden dik durmayı öğretebilse.. Yatıp kalkıp namaz kılmaktan daha önemli olanın aynı zamanda inançların temel ilkeleri olduğunu öğretebilse.. Cinsellikle ürkütülen kadının üzerine sorumlu kıldığımız namus boyunduruğundan öte ve önde, Temel ahlaki değerlerinin olduğunu kafalarımıza kazıyabilse.. İnsanlara öncelikle sen güvenmiyorsan, onlarında sana güvenemeyeceklerini öğretebilse..

Birecik Barajında bir fotografci; GaziAntep, 2007 © TOA

>>>>İnsanların ne kadar çıkarcı ve güvenilmeyecek davranışlarda olduğunu hissediyorum bazen.. Aç kalan bir insanın bile önündeki ekmeği çalmayabileceğini, bunun olmayabileceğini düşünüyorum.. Ne kadar zor birşey aslında; Akrabalarına bile güvenemeyecek bir toplumun içinde yaşamak ve o tedirginliği hissetmek.. Üzülüyorum, her bir tedirgin çığlığı dinmeyen bu kentte yaşayanlara dokundukça.. Sırf o yüzden belki, güvenilebilecek, sevgi dolu, dürüst insanların olabileceğini göstermek için, insanlarla iletişim kurarken örnek olmaya çalışıyorum.. Maddiyatla ölçülemeyecek satın alınamayacak sıcak dostlukların olduğunu onlara inandırmaya çalışıyorum.. Koşulsuz içimden geldiğince konuşuyorum.. Bir daha belki göremeyecek olsam da... Bu üzücü gerçeği yıkamayacağımı bilsem de..

Sinema Sokagi; GaziAntep, 2007 © TOA

>>>>Kendi kendimize baltaladığımız kimlikler; vicdanı dışında herkesi kandırabilecek güçlü savunma mekanizmaları, Onursuz tavırlar ve genel e yayılmış bir inanç.. Yıkılamıyor maalesef babalarımızdan bize emanet, güvensizlik adına ortalığa edepsizce savrulmuş bir öngörü.. “Babana bile güvenme”