Salı, Ekim 29, 2013

Anne, ben Boşnak mıyım?

>>>>Yarın 29 Ekim.. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 90. yılı... Medya da vs. her yerde yine şoven açıklamalar yer alacak.. Alıyor da.. Düşünmeyecek bazıları; Neden Cumhuriyet? Cumhuriyet nedir? diye.. Tıpkı diğer kavramları sorgulamadığımız ancak kulağımıza iliştirildiği hali ile kabul ettiğimiz gibi..

>>>>Eğer Cumhuriyet olmasaydı şu an ki başbakanımız, bazen konakladığı dolma bahçe sarayının bahçıvanı bile olamazdı.. Çünkü Saray'da bahçıvanlık bile, Osmanlı zamanında, babadan oğla geçen bir meslekti.. Bugünlerde; Cumhuriyetin tanımında yer alan ulusun; ulusalcılığın yok edilmesi süreci ile karşı karşıyız.. Şoven tavırları hiç sevmem.. Bugün o tavırları sergileyenlerin mücadelesini haklı çıkaracak politikaları görüyorum.. İnsanlar sürükleniyor.. Ürkütülerek saldırgan bir iletişim ortamına çekilmeye çalışılıyor.. Birileri bu cumhuriyetin 100. yılını görmek istemiyor.. (Herkesin istediği olacak değil elbet!..) Netice de yönlendirilen Şoven tavırlar da aynı hedefe hizmet etmekte.. yıkmak, dağıtmak... Her tür eylemi düşünerek uzun vadesini hesaplayarak gerçekleştirme zamanı artık.. Temel değerleri sahiplenip; duruşumuzu netleştirmemiz çok önemli..

>>>>Geçenlerde 13.İstanbul bienali haberlerini okuyorum.. Bienalin başlığı "Anne, ben barbar mıyım?" Sanatın toplum için yapılmadığını düşünsem de, toplumu harekete geçirdiğini düşünmekteyim.. Toplumları yönlendirme ve yahut maniple etme de öncü olduğu kanısındayım.. Çünkü duygusal zekamız; işaretler, semboller ve hatta farklı anlamlarda sözcüklerin kullanılması ile bilinç altına işlenmiş kodlar oluşturabilir.. Yanlış yönlendirilebiliriz.. Normal.. Bugünlerde sanatsal faaliyetler, kendiliğinden gelişen bir toplumsal hareket olan gezi olaylarını, çıkarları doğrultusunda yönlendirme niyetinde.. Kamusal alanların kullanımını bahane ederken, sözcüklerin seçimi ile Batı algısı olan Barbar Türkler kavramına dolayısı ile ulusal yapımıza gönderme yapılıyor.. Bu, aşağılık kompleksinin okşanarak birilerine yakın görünme durumunu ve gezi sürecinin buna alet edilmesini ben benimseyemedim.. Yazılanlar ise örtüşmedi kafamda..

Mostar, end of the War, Bosnia Herzigova 2011 (c) TOA
>>>>Karışık bir soy ağacına sahibim(en azından bildiğim kadı ile).. Üç dört etnik köken ve dini gruba mensup akrabalara sahibim.. Kısacası şanslı bir insanım.. Bildiğim kadarı ile hiç kimse herhangi bir ırkın safkan halini taşımıyor(Bunu araştırmak bile saçma belki de).. Dilin, Kültürlerin ve Dinlerin, insanlar değiştikçe, birbirleri ile iletişim kurdukça gelişen, değişen içeriklere sahip olduğunu biliyorum.. Kültür yaşayan sosyal bir organizma gibidir.. Değişim ise kaçınılmaz.. Ulus kavramı, bir arada olabilmek adına birleştirici bir tanım.. Şart olmasa da Gerekli.. Bugünlerde yıpratılmak, ismen silinmeye çalışılan Türk kelimesi, (pek kullanmayı sevmediğim bir sözcüktü) yıllar önce Bosna Hersek  ve Dubrovnik'te karşıma çıkmıştı.. Orada Hırvatlar, Boşnaklara, Türk olarak sesleniyordu.. Boşnaklar da Türkiye'den gelen misafirlerine hemşehrilerimiz diye hitap ediyorlardı.. Biraz da buruktular elbet!.. Çünkü bir parçası olduklarını düşündüklerini Türkiye'den ihtiyaç duyduklarında gerekli yardımı alamamışlardı.. Orada yaşananlar, her soykırım gibi Acı bir hikaye.. Detayına girmek istemiyorum.. Savaş suçlusu Sırp general Mladiç:
 "Bu,Türklerin bize yaptıklarının intikamı"
dememiş miydi.. ?!?!
Ön yargı ve barbarları aratmayan bir katliam.. Düşündürücü..
Taksim Gezi Park, İstanbul, 2013, (c)TOA

>>>>Bu devleti yöneten hükümetlerin ve vatandaşların hatalarını Devletimize, Bu sistemi layıkıyla işletemeyen yöneticilerin suçunu sistemimize (Cumhuriyet'imize) kesmeyelim.. Umarım çok sevdiğim ülkem için tartışmasız en ideal yönetim sistemi olan Cumhuriyetimize sahip çıkar; sonrasında, 100. yılını da tamamlatarak diğer ulus devletlerin arasındaki sağlam yerini aldırttırırız..

>>>>Hepimizin; Cumhuriyet bayramı kutlu olsun..

Cumartesi, Ekim 12, 2013

İletişim de bir Amatör...


>>>>Yıllar önceydi.. internetin  gelişmesi ile gelişen iletişim tekniklerini öğrenmeye çalışıyordum.. İletişim teknikleri nasılda hızlı değişti.. 
Bir arkadaşımla internet cafe işletmeye çalışırken ki heyecanımız daha dün gibi aklımda.. HTML dilini öğrenmek için internet sitelerini kurcalayıp öğrendiklerimizi ,günler süren emeğin sonrasında, birer site de buluşturmak.. 'Amatör'; benim sitemin adı idi.. Amatör nedir? sekmesinde, ne yapmak istediğimi anlatmıştım.. zamanın bir sanat dergisi editöründen olumlu bir eleştri dahi almıştım.. Amatör; insanların amatör uğraşlarını sergilebilecekleri bir platformdu.. Aslında amatör seven kimse kelimelerinden geliyor ve çıkarı olmadan sadece keyf için yapılan herşey olarak ta tanımlanıyordu, sitede.. Hobileri olan ve hayattan ,basit şeylerden keyif alabilen her birimiz amatör idik..

İznik te koşarken... , İznik, BURSA 2013 (c) TOA
>>>>İşte bu düşüncemin amacı maymun iştahlı anılan, çok yönlü, ilgili, hedonist bireylerin ifade edebilecekleri bir platform üretmekti.. Ki böyle bir yere ben şiirlerimi fotoğraflarımı ve yazılarımı koyarak işe başlamıştım.. Paylaşmıştım.. Sonra ki süreçte benim ilkemle parelellik arz eden bloglar çıktı.. İşte bu demiştim, büyük kolaylık.. Böylelikle sitemin tasarımsal detayları ile uğraşmaktan kurtulmuştum.. Ortak platformda -aynı amatör hisleri paylaşmasa bile- göstermek, anlatmak vb kısaca paylaşmakktan zevk alanların günceleri vardı.. Mükemmel insanların, harika doğalarını, dünyalarını keşfediyordum.. her fikre katılmıyordum tabi.. Bazılarımız telif haklarından bahsediyor, bazıları ise kopyala yapıştırabilirsin derken; kimilerimiz ise oldukça popülerleşiyordu.. Blogların takibi benim için inanılmaz keyifli idi.. Hala öyle.. İlk zamanlar kendi adımı kullanarak yazmama rağmen, blogumun akrabalarım tarafından keşfedilmesi nedeni ile başka bir isme ve linke taşıdım.. beni tanıyanlar tarafından için hiç değil, kimse tarafından bilinmiyorum rahatlığında yazabilmek, önemliydi.. buna ihtiyaç duymuştum.. yazmak özel bir şeydi benim için.. içimden geldiğince yazabilmek ve paylaşabilmekse, rehabile ediyordu beni.. Yalnız yaşama ben bloglarla adapte oldum.. Ama Blog yazarlığı sanki yeni moda bir pop star yarışmasına doğru dönüşmeye başladı.. İnsanlar ne kadar özel, ne kadar aykırı olduğunu gösteriyorlardı sanki!.. bir kısım, yenilikçiler, yaygınlaşmanın verdiği çoğunluk hissinden olsa gerek, yeni arayışlara girdiler.. 
>>>>Facebook tr yoktu, o sıralarda.. Ben de internette surf yaparken, yabancı bir sitede reklamını görerek üye olmuştum.. O zamanlar tr den katılımcı yoktu... Facebook; Sosyal medya kavramını doğurdu.. Çünkü paylaşım hızı ve türevleri inanılmaz artmıştı.. Fb ta bir nevi kişisel portfolio veya albümdü.. Maddi bir çıkar yine yoktu.. Ama blog ta ki üretken ve özgün paylaşımlar fb ta pek olamadı.. İnsanlar özgün paylaşımlar yerine başkalarının kalıp iletilerini yönlendiriyordu.. FB sonrasında timeline ile  canlı yazılan bi otobiyografi oluşturmak istendi.. Neticede hedef yine günce mantığına yöneldi.. Gerçek İsimleri ile varolmuş hesaplarda, insanların dürüst olma cesareti, ülkemizde hala yok.. FB;  'Kim ne yapıyor?' merak duygusunu çok hızlı bir şekilde aktardı.. Çok önceden duymuş olduğum 'sneezers' methodu ile kişileri izletiyordu.. Veriyi yayıyordu.. Bu Aralar nickname kullanan bir çok face hesabına şahit oluyorum..artık amacını aşan Rahatsız edici paylaşımlar var.. Yeni nesil ve bazıları yeniliklerin peşine düştü yeniden..
>>>>Twitter; aslında FB durum bildirimlerinin özelleştirilmiş bir hali idi.. Aklımızdan geçeni anında paylaşalım.. 'anlık metaforlar yaratalım' esprisini taşıyordu.. çünkü hız önemli idi.. artık cep telefonları üzerinden anlık paylaşımlar vardı.. retwitler büyük bir gösterge idi.. baştan popülist idi.. bu bir nevi hazır cevaplık ve zeka uygulaması gibi geldi bana.. Benimse Pek ilgimi çekmedi.. Çünkü izlediğimde yine yeniden nickler vardı işin içinde.. Bloglarda ki samimiyet duygusunu yakalayamadın twitter da.. Durumsallık hat safhada idi.. bugün nefret ettiğini söylerken yarın çok sevdiğini söyleyebiliyordu insanlar.. çerçeveler kalıplar yok ediliyordu.. Bu günümüzdeki kavram kargaşasının temel göstergelerinden biri aynı zamanda..
>>>>Geçenlerde psikiyatr bir arkadaşım, çok yüzeysel yaşadığımı, derinleşmemin; beni ve değerlerimi anlamaları adına önemli olduğunu söyledi.. Uzun zamandır yazmadığımı farkettim.. Gerçi o, ilişkimde ki derinleşmeyi kastetmişti.. Derinleşmekse kendi ile barışık insanların bir arada yapabileceği bir yapı gerektiriyor..
>>>>sBloglarda ki derinlik bence hiç birinde olmadı.. Belki de orjinal içten ve özgün paylaşımları sevdiğim için hala burdayım.. Saf ,bakir,masum ruhları arıyor ve onları yazılarında da olsa yaşıyorum.. Gerçekten amatörce Keyifle yazmaya/paylaşmaya devam ediyorum..