Çarşamba, Ekim 29, 2008

"I have a ..."

>>>>Bulunduğum yere bakıyorum da..... Neleri kaçırmışım.. Neleri, elimin tersi ile uzaklaştırmışım kendimden.. şöyle bir bakıyorum da.. Şikayet etmeye hiç mi hiç hakkım yok.. Olamadıklarımı, yapamadıklarımı sorguladığımda hep geçmiş ve geçmişe dair seçimlerim çıkıyor karşıma.. Seçimlerim, sonuçları ve bugün.. yol ayrımları.. yön verişlerim.. bugün ve bitmeyen beklentilerim.. Aslında şöyle bir bakıyorum da bugün her şey gayet güzel..

Tepeköy; Gökçeada, 2008 ; © TOA

>>>>Bugün ben elli yaşındayım.. İstediklerimin çoğu elimde.. İstanbul da seçkin bir muhitte mütevazı bir evim, bir ailem ve 17 yaşında bir kızım var.. yıllardır geziyorum köşe bucak.. Once ülkemi tanımak istedim.. tanımak istedim insanlarımızı.. gezindim bir uçtan bir uc a.. hep kafamda yurt dışına çıkma isteği vardı.. İlk olarak Avrupa’ya gittim, uzun bir bekleyişten sonra.. çok eskiden beri istiyordum ya!.. gerçi şimdiki kadar kolay değildi o zamanlar.. neyse.. işte yurtdışı turlarından birinde bir kadın belirdi.. girdi hayatıma bir köşesinden.. etkilenmiştim.. ilgisinden.. sonsuz olduğuna inandığım sevgisinden... yalnızlığıma ustaca, o hassas dokunuşlarından.. Sonrası tevekkeli ürküyorduk, malum tavsiyeler bir çatı altına soktu bizi.. Kızımız oluncaya kadar sanki tam değil, her an bitecekmiş gibiydi evliliğimiz.. Kızımın annesi.. eşim; canım karım hep bir toparlayıcı oldu bize.. Çalıştığımız, kazandığımız para ile yazlık almak isterken sevgili karıcığım, ben bir tekne alacağım diye direttim.. Her gördüğüne kapılan bir hayalperest mişim!.... Ama bugün 13m uzunluğunda tek direkli sailor tip bir yelkenlim var.. Çoğu zaman yaz tatillerde ayrılırız o yüzden.. Hala o 5 yıldızlı tatil köylerinde ne buluyor bilemiyorum.. ben mi?.. Teknemde tek başına uzanıp, sabah güneşimin üzerimi taramaya başlamasıyla erkenden uyanıp, arınıyorum dertlerimden.. Ve dalıyorum mavi sulara, tüm arınmışlığım ve duruluğum ile.. Keşke emekliliğim gelse ve yerleşsem tekneme açılsam enginlere sıkıldıkça.. Yüzmek mi? Elbette çok seviyorum.. Tıpkı tenis gibi.. Tenis i eşime biraz öğrettimse de biraz, bir türlü sevdiremedim.. Şarap ve balık en favori yemeklerim.. Şarap konusunda oldukça seçiciyim biliyorsun.. O özelliğimi de karıma borçluyum.. Gelirim ne iyi ne kötü.. birikimim yok denecek kadar az.. Kızımın bitmez tükenmez ihtiyaçlarını karşılayamasam da.. Halimiz hiç te fena sayılmaz.. Her zaman ulaşılacak istenilecek bir şeyler vardır tesellisi, eskisi kadar etkin olmasa da hala dilimde.. Tatmin olabilmek gerek birazda.. Kızım beni seviyor, hissediyorum.. Eşim ise ilk günkü gibi değil artık!.. Sanırım romantizm de zaman aşımına uğruyor.. Kaybolmasa da eriyor zamanla, su da şeker gibi.. Kızıma yaşadıklarımı anlatmak en büyük keyif aldığım şeylerden biri.. Ona anlattığım hikayelerim; gezinirken tanıştığım kişilerin, dinlediğim hikayelerinden oluşuyor genelde.. Bazen eski arkadaşlarım ile de buluşuyorum.. Bitirmediğim, unutamadığım, yılların eskitemediği arkadaşlarımı, arkadaşlıklarımı örnek alıyor kızım.. Umarım seninde böyle dostların olacak Erendil (kızım).. Yıllarca mırıldandığım, ürettiğim melodileri toparladım, bir CD ye doldurdum.. Sonunda!.. Sanatçı bir deha değilim hala belki ama uslanmaz bir Amatör üm, kendi minik dünyamda.. hobilerim ve yazmak.. Dinleyen dostlarım yazdıklarımın güzel olduğunu söylese de ben pek paylaşmıyorum hala kimselerle.. kendi halimde bir kütüphanem var.. Psikoloji yazılarını okumayı seviyorum.. Sayıca çokluğundan veya kalınlığından çok, aklımda bıraktığı kalıntılara bakarak değerlendiriyorum kitaplarımı.. en seçkinlerini seçip biriktiriyorum.. Erendil, senin için saklıyorum.. Bugün e kadar söylemedim gerçi.. Eski kafalıyım biliyorum artık kitapta neymiş diyebilir bana ama...!?... Buraya kadar nasıl geldim diye sorsalar bana, kısaca; “fazla zorlanmadım aslına bakarsanız..” diyebilirim.. Üstelik hırslanmadım da.. Ortalama bir insandım belki ama, zamana yaydım çoğu şeyi.. ne olmak istediğime takılmadım pek, elli yaşına varıncaya kadar.. genel olarak, nasıl biri olmak düşüncesiyle yoğurdum zamanımı..

Assos taki Seyyar Dede; Çanakkale, 2008 ; © TOA

>>>>Bugün kızımın doğum günü, nasıl kutlayacağız bakalım.. Bugün kızım 18 ini dolduruyor.. Yıllar çok çabuk geçti ve ben bugün kızıma, blogumda yirmi yıl önce yazdığım bu yazıyı armağan ediyorum..

Cuma, Ekim 10, 2008

Kayıp Ruh

>>>>Bir yolculuk bir düştü isteğim yalnızca..yollardayım yine.. istemesemde yine tek başıma.. gündüzleri gözlerim açık dalıyorum bulutların içine.. sürükleniyorum onlarla, derinlerden gelen "haydi!" seslerini duymazdan gelerek.. Tatilimden dönüş yolunda, Bergema da..

Pergamon Traianus Tapınağına; Bergama, 2008 ; © TOA

>>>> Traianus Tapınağına tırmanırken, yağmur döküldü tepeme.. bardaktan boşanırcasına.. durmak değil görmekti ya hedefim.. koyuldum tırmanarak, kaçışan turistlerin yanından sakince geçerek.. dolandım kalıntıların içinde.. Poseidon kızmış ya bana, çakıyor kaşlarını hala tepemde.. Ben Tepenin sırtlarına varınca da çıkardı kınından kılıçlarını.. Güneşi gördüm bir lahitin tepesinde dikilirken.. Düş yere ulaştı, umut doldu gönüller.. duruldu çiseleyen.. Bulutların karnını yararak, güzel günlerin haberi ulaştı Pergamon un üzerine.. Tapınağın sütunlarına dayanarak bakınıyorum.. Geçmişin çarşafa ve şaraba bulanmış insanları.. bulutların tüm güzelliklerini sırtlamışlar akıp geçiyorlar sanki üzerimden.. Akropol ün henüz kurumamış, yağmur kokan toprakları.. Bakınarak, derin bir iç çekmek de yaraşır ya bana...... ıslak çimen.. Tüm inadım, kabarmış koltuklarım ve ben dikliyorum hala.. Süzülürken her bir damla yağmurluğumdan aşağıya.. düşünüyorum benligimi ve tekligimi.. önemsiz yalnızlığımı.. Ama Poseidon bu! inatlaşmaya gelmez.. Birden düşürdü yıldırımlarından birini ötede bir yere.. Ardından bir is, bir bulut.. kapladı tepeyi boylu boyunca.. Göz görü görmez karanlığa bürününce her yer, saklanıp neden ürker insan.. neden sorgular.. neden düşünür yanında olmayanları.. neden bilmek ister her attığı adımın altındakini ve ötesindekini..... Yağmur incelmişti hızlanarak.. damlalar, rüzgara sırtını vererek saldırdı üzerime beni kurşuna dizer gibi.. Sığındım bir köşeye.. biliyorum; sabırlıyım.. Dinmesini bekliyorum.. İçime doluşan her bir ifade süzülürken yüzümden aşağıya.. bekliyorum.. asırlardır ayakta kalan, zamanın içinde sürüklenen.. yok olmayan, kaybolmayan bir tek ben miyim!.. Kaçmıyorum, bekliyorum.. biliyorum.. biliyorum çünkü; dağılıp gidince kederli bulutlarım göğümden, doğacak güneş bir beni kucaklayacak orada tek başıma.. gökkuşağından geçitleri önüme sererek..

Pergamon Akropol; Bergama, 2008 ; © TOA