Cumartesi, Aralık 08, 2012

Tanık

>>>>Bugün, yoğun bir günün sonu, yürüyerek gitmek istedim evime.. iş-ev bir birine yürüme mesafesinde.. iş hayatım her ne kadar hareketli olsa da bu tip yürüyüşleri seviyorum.. hatta bazen fazladan km yapmak adına, yolumu sahile kadar uzatıp, evime sahilden gidiyorum. Hafiften bir esinti var bu gece.. 
>>>>Sahilde çeşitli hikayelerin yanından geçiyordum. Hikaye diyorum çünkü her bir izlenim kafamın içinde ayrı bir hikaye benim için.. Kişileri, imajları konuşturmaya ve kafamda bir örgü, bir senaryo içinde yerleştirmeye bayılıyorum.. Sahil yolu; hafta içi olmasından mı bilinmez, tek tük insana ev sahipliği yapıyor.. Gün bitimi.. Batımı.. Manzara harika.. İnsanlar henüz evlerine dönme derdinde.. Koşuşturmaca.. Kim bilir, başları öne eğik koştururken, kafalarında neler var?.. bilemiyorum.. kafalarında, etrafımızda ki güzelliğin olmadığı ise aşikar.. Sahil yolunda bisiklete binmeyi ve yürümeyi çok severim..

>>>>Bugün sahilde, oltalarını bekleyen balıkçıları geçtikten sonra, sevginin üç halini gördüm.. 

>>>>Yalın ve sessiz bir filmin, arka planında ki ünsüzlerin haleti ruhiye-si, dimağımda yeri doldurulamaz tatlar bıraktı..

>>>>>Önce yaşlı bir nine vardı. Bastonu, sırtında kamburu ve diğer elinde beyaz poşeti ile yürüyen bir gizdi sanki.. Bu yaşta, dışarıda dolanan yalnız bir kadın.. Kaftanı andıran kıyafetleri ile belli ki geçmişin dolu dizgin, özgür kadını.. Zor dengelediği ayaklarının üzerinde, dolanıyor.. Sokaktaki kedileri beslemeye çıkmış.. Sevmenin, hem de hiç bir karşılık beklemeden, veren halini gördüm bu akşam; O kadının, çatlak ve damarlı ellerinde...

>>>>Hafifçe başımı eğerek selamladım teyzeciğim i . "iyi akşamlar.." tebessümle yanıtladı beni.. yoluma, yürüyüşüme, sahil boyunda devam ediyorum.. bir yandan kızıla çalan göğü, diğer taraftan, adalara usul usul yanaşan motorları gözlüyorum.. sahil yolu bana özel bir ziyafet veriyor bu akşam.. Issız.. ileride uzakta bir çift  daha var.. Sessizce birbirlerine bakıyorlar.. Sokulup dahada yanaştılar birbirlerine.. aslına bakarsanız, çokta gözlemek, rahatsız etmek istemiyorum.. yine de yakınlaşmalarının ardından, öpüşmeleri, birbirlerine tutku ile sarılmaları, üçümüzün olduğu sahil boyunda, istemesem de dikkatimi çekti.. El ele verip ayağa kalktılar, Dayanamayıp yeninden sarılmaya başladılar.. Kızıla çalan göğün çatısı altında daha bir tutkulu idi öpücükler.. Tutku ve özlem, iyot kokusu ile karıştı sahil boyunda.. Çok irdeleyemesem de, görünen o ki yakışıyorlardı birbirlerine.. Rahatsız etmeden bakışlarımla, yanlarından, orada yokmuşlar gibi geçtim.. Dışlarında olan bitene umursamazlıkları, birbirlerine dönük kayıtsız odaklanmaları, hoşuma gitmişti.. İstanbul un aşkı pekiştiren bir havası, bir dokusu var kanımca.. Sevmenin, paylaşılan ve bağımsız halini görmek (görebilmek) umudumu yeşertmeye yetiyor da artıyordu bu akşam..

>>>>Aşık çiftleri geçtikten sonra iki üç yüz metre öte de bir çift daha oturuyordu.. Bende onların hayatından küçük bir kesite tanık olmak adına, yavaş yavaş yanlarına yanaşıyorum.. Erkek; beni görüp, oralı olmadı.. Belli ki anlattıkları çok önemli idi.. Konuşmasına tüm heyecanı ile devam etti.. Beden dili, ilişkilerin de ki stresi ve heyecanı öyle çıplak bir şekilde ortaya seriyordu ki... Kızın omuzlarını çöktürmeye yetti.. Yaklaştığımda kız ağlıyordu.. O yüz metrede anlatılanlar konuşulanlar bu etkiyi yaratmaya yetti.. Şimdi kızın bu duygusal krizini geçirttirip kız'a hala bir şeyleri kabul ettirmeye çalışıyordu, çocuk.. Ağlamayı kesip dinlemesi gerektiğini söylüyordu yanından geçerken.. Kız gözlerini sildi.. Dinlemek istiyordu belki ama nasıl ve ne halde..bu arada çocuk dememe bakmayın.. saç sakal karışmış bu abi;. 35 lerinde.. Sevmenin, otoriter, sahiplenen, yöneten halini görmek, aile içi bazı tartışmaları hatırlattı bana.. Üzgünüm senin için küçük kız... Ruhunu yıprattıkları, inancını yıktıkları için...

>>>>Sahil boyunda yürümek.. yürümek..Yollar boyunca...Sonsuzluğun kıyısında.. Süzülmek.. Süzülmek, bir martının kanatlarında.. YOL.. Hayatın ta kendisi.. Ulaşıp, buluşuyoruz bilmediğimiz kavşaklarda.. Kavşaklar.. kesişen tanıklıklarımız.. Çaresiz.. Dışında.. Dışarıda.. Pencerelerimizden içeri.. İstemsizce süzülen.. Garip bir düşün, kayıp tanıklarıyız sadece....

Cumartesi, Aralık 01, 2012

Ardına saklanan....

>>>>Maltepe sahillerini dolduruyorlar.. her geçen gün denize biraz daha yaklaş samda.. uzaklaştırıyor sanki birileri beni..  Denize ulaşma ve doğanının görsel huzurunun verdiği rahatlama da bir meta olup satılan bir mal bir güzellik mi olacak..?!.. Tel çitlerin ve yüksek duvarların ardında mı saklanacak.. vardır elbet mantıklı özel nedenleri.. iş dönüşü, özellikle, yolumu uzatarak sahile iniyorum.. oradan yürüyerek ev e gitmek benim için inanılmaz bir rahatlama.. deşarj oluyorum evime varmadan evvel.. eğer bir de enerjim yerinde ise bisikletime binip, Fener bahçe ordu evine kadar sahilden pedal çevirmek ise ayrı bir keyif.. şimdilerde güvenlik amacı ile çekilen tel çiti aşıp, sahile ineme sekte, denizin yakınında olduğunu bilmek, doğa tutkunu benim için bulunmaz bir nimet...
'Duvaların ardından duvarlara, Umut' (c) TOA 2012, İstanbul

>>>>Bugün sahilde bu düşüncelerle yürürken, tellerin üzerine müteahhit tarafından yapıştırılan bir uyarı levhası dikkatimi çekti.. düşündürücü bir yazı idi, benim için.. sahilin insanlara açık olduğu eski zamanlarda, bazı kadınlar ellerinde kedi yemleri sahilde yürüyüp kedileri beslerdi.. tebessüm ile selamlaşıp yoluma devam ederdim.. pek tanımasam da tanıdık bir simaya selam vermek hoşuma gidiyor.. sahilin hayvan sever müdavimleri var kısaca.. bunlar için asılmış olan o levhada ise; 'lütfen kedileri beslemeyin' yazıyordu.. "TOK KEDİLERİ YAKALANAMAZ" diye de devam ediyor yazı..  Tel çitin arka tarafında, deniz kenarında, bir şekilde kalmış kedileri, oradan kurtarmak için bulunan çözüm yolu buydu.. önce oraya kapatan sınırları koyan şantiye, sonrasında oraya sıkışmış kedileri yakalayıp, oradan çıkartarak, kendi yarattığı dengesizliği gidermeye çalışıyordu.. Bunun için de halktan, kedileri aç bırakmalarını istiyorlar.. kök nedeni araştırmaya kalkarsak nereye varacağımız ise aşikar.. Acaba; sistem, insanları kurtarmak için de mi aynı felsefeyi güdüyor?.. Sıkıştırılıyor, aç bırakılıyor ve yakalanıyor muyuz birilerine...  kim bilir.. ?..