Cumartesi, Şubat 08, 2014

Yanıyorum...

>>>>Üniversite ye başladığım yıllar.. ilk iki yıl devlet yurdunda kaldım.. Kalabalık ve ranzalarla dolu bir odadaydım.. Sınıfım ilerleyip, yaşım büyüdükçe, odam küçüldü.. (arkadaş grubumuz ile birlikte..) Artık, Seçici idik.. (siyasi görüşü..  bölgesi.. boyu.. dini.. tarzı....) ayrıştık.. küçük ve sınırlı sayıda insanla  samimiyetimiz arttı..... sıcak bir yaz günü.. sulu şakalardan birinde.. cam bir damacana su şişesi.. 10 yıllık bir arkadaşımın elinden kayarak kafama çarptı.. içi dolu idi.. ağır geldi.. (hal bu ki bu kadar eski bir tanıdığım ile yaşadığımız şehrin dışında, aynı ortamda olmayı bir şans olarak düşünmüştüm.. ) Hastane'ye acil den kaldırıldım.. Beyin kanaması geçirmiştim.. Yarım saat içinde ameliyata alındım.. Doktorlar ölümden döndüğümü söyledi..
>>>>;Yoğun bakım.. sonrasında hastane gözetimi.. Gözetim altında, oda arkadaşlarımın ölümüne şahitlik edişim.. Hayatımda edindiğim en önemli tecrübelerden biri oldu.. Acı...... Bazı tecrübeler, kalıcı izler bırakır.. etkilidir.. öğreticidir..


iznik te çoban kadın,  (c) TOA, 2013
>>>>Yaşam.. hayatta kalmak.. ölmemek ile yaşamak arasında ince bir çizgi olmalı idi.. düşündüm (yattığım yerden..).. bir yerde okumuştum.. "bazıları ölmek için, bazıları ise yaşamak için yaşar.." ölümü beklemek ile yaşamı güzel kılmak arasında net bir çizgi vardı.. öyle olmalı idi..  bazıları için hayat anlamsız ve boştur.. bir yaradılış destanın ince bir detayında bir özne bile değildir, onlar.. kağıdın dokusuna sinmiş boyanın nemi kadar, uçucu.. gidici.. Bazen de derler ki; hayat bir direniş, bir mücadeledir.. Kazanılması gereken.. yok edici.. yok olmamak için.. Korkular vardır.. korkarlar başaramamaktan.. olamamaktan.. becerememekten.. ki korktular da.. çalıştılar, başardılar.. sonuca ulaşamamak adına duyulan, derin korkularımız yerleştirilmişti, beyinlerimizin en derin köşelerine.. korku; bir öncelik, bir farklılık yaratma adına.. korku; ölümüne.. mutlak yok oluş.. sevgisizlik.. nefret.. tükeniş.. ölümün ta kendisi... anlamsızlaştıran ve tüketen korku.. korkuların en temel ve yegane kaynağıdır; ölüm..

>>>>;Yanmayı anlatan basit bir üçgen vardır.. Buna, yangın üçgeni de denir.. oksijen+ısı kaynağı+yanıcı madde bir araya gelirse, yanma gerçekleşir.. reaksiyonun sonucunda ise su, karbondioksit ve istenilen enerji üretimi vardır... Vücudumuzun enerji üretimi de benzer bir mantıkla oluşur.... (glikojen ve yağ  ın oksijen ile reaksiyonu enerji üretimi _ sonucunda ise karbondioksit ve su üretimi).. bu tipik bir yanma denklemidir.. aslında bizi terleten ve belki de zevk aldığımız çoğu eylem, bir nevi yanmadır.. yaşamak; yanmanın ta kendisidir..

Yolun başı , (c) TOA, 2013

>>>>Kimine göre yaşlanma, kimine göre bir yok oluş.. neden hala bazılarımız bu kadar heyecanlı ve bu enerjinin harcanmasında bu kadar arzulu.. o yaşam ki, enerjimi tüketen.. yaşadığımız her şeyi renklendiren.. o zamanlar hastane'de kararımı verdim.. "Hayaller de olmasa yaşamak neye yarar" demiştim.. O yüzden blogumun adını da hayalperest koydum..

Yandım, (c) TOA, 2013
>>>>Tarih boyunca aşk ı tanımlayan anlatan bir çok yazı yayınlanmış.. Bir Kadına duyulan aşk belki de bunlardan en kısır ve en yavanı.. kadınlara duyulan aşk için yazılan yazılar.. Cinselliğe duyulan aşk; bayağılık ve basitlikle suçlanmış.. daha bir çok aşk türü de var elbette.. Doğaya duyulan aşk, tanrılara duyulan aşk, sanata, sanatına duyulan aşk.. bir çok tutku ile birlikte anılan nice aşk.. Bense Çok defalar eleştirildim.. Maymun iştahlılık ve defalarca Aşık oluverişimle ilgili.. ben bir hayalperestim.. aşk a inanırım.. insanlara inandığım kadar... ben bir aşk çocuğuyum.. Aşk; benim doğamda var.. Hastane de geçirdiğim zamanlarda, yaşamımın ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu anladım.. istediklerimi yaşamak için ne kadar da kısa bir  sürem vardı.. (biliyorum..) her dakikamın, her saniyemin bir anlamı olmalı idi.. Dolu dolu yaşanan bir hayattan daha büyük bir ödül yoktur, insana.. en büyük başarımız hayatımızı anlamlı kılmaktır.. ne başkaları için.. ne bir rekabet için.. kendi başarımız içinse; asla.. (akışında yaşamak gerek..) kendimi yaşıyorum.. hayatımın doğa ile uyumunu her geçen saniye daha güzel algılıyorum.. Evet! çok güzel aşklar yaşadım ben.. sonu hüsranla biten, güzel aşklar... ama yine de değerdi.. kadınlara duyduğum aşklar sadece bir yansıması imiş.... İtiraf ediyorum.. En büyük aşkım, yaşama duyduğum aşktır..  
>>>>Hayata olan aşkımla yaşıyorum ben.. gün be gün.. bir portakal çiçeğinin kokusuna karışmış bir kadının kokusu ve yüzüme usulca dokunan meltem.. paçama sürtünen boynu bükük tekir.. yumuşacık.. ayağımın altında titreyerek sendeleyen, parke taşı.. buram buram tütüyor burnumda hala, sevişirken ki o tutku.. güneşin koynuma her sokuluşunda tekrar tekrar yaşıyorum, her sabah.. Ve biliyorum.. biraz daha yanıyorum.. Yaşadığım her gün.. 

ps:
>>>>;"Bir dağ sırasından diğerine tırmanmak gibidir, iyi yaşamak.. dağ sıraları bitince ölürsünüz.."  
DEWEY..

Hiç yorum yok: